Ana içeriğe atla

RUHSAL ARAYIŞ ve Yaş 29 (YAŞ ALGIMIZA DAİR)


29 yaş önemli. O yaşta insan hiç yapamadığı şeyleri yapmaya, bir şeyleri terk etmeye, yepyeni şeyler yapmaya, sürdürdüğü işi, evliliği vs. bitirmeye karar verir.

 

Yaş 29 olunca insana başka şeyler olur. Köklü bir değişim geçirme ihtiyacı hisseder.

Sahip oldukları onu tatmin etmez, sahip olduğu her şeyi terk etmek ister.

Yaş 29 olunca insan ruhani bir arayışa girer sanırım.

Birçoklarından o yaşlarda iş bulduklarını dinledim.

O yaşa kadar bir sağlam işe girdin girdin, sonra işin yaş.

Genelleme doğru değildir, duyumlarım böyle ama.

 

Eski kız arkadaşlarımdan birinin bir videosunu izledim, orada hayatının köklü değişimini yaşı 28, 29’a gelince yaptığını söylemişti.

Sonra bunun birçok insanda 29 olduğunu gördüm, bende o değişim 37 yaşında başladı, 41 yaşında çok kuvvetlendi. Ruhsal aydınlanma basamakları bu, farkındalığın gelişme basamakları.

 

İnsan 28 yaşına kadar yanlış yerdeyse, yanlış işte, yanlış eşte, yanlış sevgiliyde; yaş 29 olunca hepsini kaldırıp atıyor, bu bazı insanlarda böyle, benim gördüğüm.

 

Tabi her insanın hayatının dönüm noktası evresi, yaşı aynı olamaz.

Ruhunuz tatmin oluyorsa orada; doğru yerdesiniz.

Aksi halde ruh orada durmuyor, duramaz da.

Ruh aydınlanmanızı istiyor.

Ruhunuz.

Sonra hayatınızın devrimlerini yapmaya başlıyorsunuz, hiç yapamadığınız şeyleriyürek gücü geliyor size, zihin gücü, ruh gücü

Sizi iteleyen, güdüleyen ruhunuzdur.

 

Yazar Charles Bukowski hayatının devrimini 50 yaşında yaptı. Postanedeki memuriyetinden istifa etti.

Yani bizde genelleşmiş kanılar vardı,  30, 35 yolun yarısı.

Yok böyle bir şey!

50 yaş yaşlı yaş değil.

60 da

Biz öyle bir algı edinmişiz.

70,80 yaşındaki adamlar Anadolu’da tarlalarda akşama dek at gibi çalışıyor.

Çok işe yarıyorlar.

 

Yaşlarla ilgili olarak Yogi Kazım Gürbüz 96’larına gelmiştir ve bambaşka algısı vardır, 50 yaş gençlik yaşıdır, adam böyle şeyler söylüyor.

50 yaşındaki kadın yaşlı mıdır; değildir.

Önemli olan enerjinin diriliği, kağıt üstünde yazan rakamlar değildir.

 

 

İsa Kantarcı


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Daha gelişmiş bir ülke olmak için

  Şiirle başladım yazarlığa. Edebiyat dergilerinde şiirler yayınlattım. Sonra öyküler. Sonra roman yazmaya başladım. Hedef: Daha güzel ve nitelikli bir ülke. Adil bir ülke! Cezaevlerini masum insanlarla doldurmayan bir ülke.. İsa Kantarcı

KÖYLÜ… KIZ KEZBAN

  KÖYLÜ… KIZ KEZBAN     Sabahın erken saatleriydi, bölgede 3 gündür kar fırtınası vardı, yoğun rüzgarla kırbaç gibi yağan ince kar insana nefes aldırmıyor, her şeyi zora, ister istemez kanlı bir mücadeleye sokuyordu. Dağın yamacında 3 kişi kaplumbağa gibi ilerlemeye çalışıyordu, dizlerine kadar kara batmışlardı, bu üç adam elektrik onarım arıza ekibiydi, adamlardan biri çok öndeydi, yumuşak ve derin karda ilerlemekten nefes nefese kalmışlardı ve tamir çantası, ve boyunlarına asılı halatlar vardı, elektrikleri kesik olan köye ulaşmaya çalışıyorlardı. Ölüm tehlikesi altına çok zahmetli bir yürüyüşten sonra yamacın bir noktasında elektrik direkleri göründü, gri renkli dört ayaklı elektrik direkleri, Sibirya’daki evler gibi buz tutmuştu, saçaklar oluşmuştu, antik çağlardan bir kesit gibiydi, ya da buzul çağından. Yakında bakımsız; ama sert bir köpek, bir kadın ve bir adam göründü, ekibi bekleyen köylüler. Arıza olunca bu ekip kar fırtınasında bile, çığ altında kalma riskini göze

GENÇ KIZLARIN İÇ DÜNYASI VE DIŞARDAKİLER

  GENÇ KIZLARIN İÇ DÜNYASI VE DIŞARDAKİLER   Bir kadının yaşı ilerlemişse, artık işlerin hiç düzelmeyeceğini anlamışsa ya da anlamazdan gelmeye çalışıyorsa, ‘yine de bir umut vardır’a sığınmaya çalışıyorsa, birçok hayal kırıklığı biriktirmişse, anne de olamamışsa; bir şeye, bir varlığa sığınmak ister, kızı gibi göreceği bir varlığa… ve o kızı bulduğunsa akıl almaz bir dürtüyle, onu milyon kez doğurmuş gibi, onu doğurmak için yaşamın en güçlü şeytanlarıyla ve engelleriyle bir arenada savaşmışcasına o kızı sahiplenir, bağrına basar. O kutsal alfa ışığı, o mercek, o sihirli şeffaflıktan bakar adeta evrenin en karanlık yüzünü görür gibi, aydınlatır gibi heveslerle, tutkuyla… bu tutku birike birike dağlar olan hayal kırıklıklarını eritmeye başlar, annelik oyunu böyledir, bu akıl almaz içgüdü, kadının canı sıkan şeylerin ve başındaki belaların önemi yoktur, onu yaşatan bir aşkı, bağlantısı vardır hayatla, kozmik bir bağlantı. Ve bu genç kıza bakarken kendi genç kızlığını hatırlar, karşıs