Ana içeriğe atla

Evli kadın arkadaşım

 

Evli kadın arkadaşım

 

Günün birinde evli bir kadın arkadaşım oldu.

Çok iyi yürekli bir kadındı.

O zamanlar msn diye bir şeyden görüşüyorduk.

Kadını merak etmiştim, can ciğer olmuştuk ve bana bir türlü kamerasını açmıyordu.

“Evliyim, açamam” diyordu.

“Gün gelir o evlilik biter” dedim, “biz dostuz, bana kamera açmanda sakınca yok ki.”

“Bitmez” dedi, “birbirimizi çok seviyoruz.”

O kadın basılı bir kitabımı sattı, parayı yolladı.

Sonra boşandı.

Delirmeye başladı.

Zaten evli bir kadın sürekli pc başında, kimi sitelerde yazıp duruyorsa evliliği yolunda gitmiyor demektir, bunu anlamıştım.

Kadın Okan Bayülgen’in programına telefonla bağlandı. Şansa bak ki görüşmediğim kadın arkadaşım o programa katıldı, şaştım.

Okan Bayülgen kadının feminist laflarına gıcık oldu ve onunla bağlantıyı kesti.

Yani bana yüzünü gösterseydi kadın arkadaşım, ne olurdu ki.

Ölmezdik.

Suç olmazdı ki.

Ben bir gün evlenirsem ve karım bir erkekle görüşecekse, “aşkım ne bok yerse ye, özgürsün” diyeceğim ona. “Git istersen istediğinle Dost ol ya da seviş. Tapun bende değil. O senin kendindedir.”

 

26 Ağustos 2020 Çarşamba

 

 

İsa Kantarcı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Daha gelişmiş bir ülke olmak için

  Şiirle başladım yazarlığa. Edebiyat dergilerinde şiirler yayınlattım. Sonra öyküler. Sonra roman yazmaya başladım. Hedef: Daha güzel ve nitelikli bir ülke. Adil bir ülke! Cezaevlerini masum insanlarla doldurmayan bir ülke.. İsa Kantarcı

KÖYLÜ… KIZ KEZBAN

  KÖYLÜ… KIZ KEZBAN     Sabahın erken saatleriydi, bölgede 3 gündür kar fırtınası vardı, yoğun rüzgarla kırbaç gibi yağan ince kar insana nefes aldırmıyor, her şeyi zora, ister istemez kanlı bir mücadeleye sokuyordu. Dağın yamacında 3 kişi kaplumbağa gibi ilerlemeye çalışıyordu, dizlerine kadar kara batmışlardı, bu üç adam elektrik onarım arıza ekibiydi, adamlardan biri çok öndeydi, yumuşak ve derin karda ilerlemekten nefes nefese kalmışlardı ve tamir çantası, ve boyunlarına asılı halatlar vardı, elektrikleri kesik olan köye ulaşmaya çalışıyorlardı. Ölüm tehlikesi altına çok zahmetli bir yürüyüşten sonra yamacın bir noktasında elektrik direkleri göründü, gri renkli dört ayaklı elektrik direkleri, Sibirya’daki evler gibi buz tutmuştu, saçaklar oluşmuştu, antik çağlardan bir kesit gibiydi, ya da buzul çağından. Yakında bakımsız; ama sert bir köpek, bir kadın ve bir adam göründü, ekibi bekleyen köylüler. Arıza olunca bu ekip kar fırtınasında bile, çığ altında kalma riskini göze

GENÇ KIZLARIN İÇ DÜNYASI VE DIŞARDAKİLER

  GENÇ KIZLARIN İÇ DÜNYASI VE DIŞARDAKİLER   Bir kadının yaşı ilerlemişse, artık işlerin hiç düzelmeyeceğini anlamışsa ya da anlamazdan gelmeye çalışıyorsa, ‘yine de bir umut vardır’a sığınmaya çalışıyorsa, birçok hayal kırıklığı biriktirmişse, anne de olamamışsa; bir şeye, bir varlığa sığınmak ister, kızı gibi göreceği bir varlığa… ve o kızı bulduğunsa akıl almaz bir dürtüyle, onu milyon kez doğurmuş gibi, onu doğurmak için yaşamın en güçlü şeytanlarıyla ve engelleriyle bir arenada savaşmışcasına o kızı sahiplenir, bağrına basar. O kutsal alfa ışığı, o mercek, o sihirli şeffaflıktan bakar adeta evrenin en karanlık yüzünü görür gibi, aydınlatır gibi heveslerle, tutkuyla… bu tutku birike birike dağlar olan hayal kırıklıklarını eritmeye başlar, annelik oyunu böyledir, bu akıl almaz içgüdü, kadının canı sıkan şeylerin ve başındaki belaların önemi yoktur, onu yaşatan bir aşkı, bağlantısı vardır hayatla, kozmik bir bağlantı. Ve bu genç kıza bakarken kendi genç kızlığını hatırlar, karşıs