Ana içeriğe atla

Karanlık Ormandaki Kurdun Sıcak Nefesi



Enerji merkezlerimize (çakra) olan saldırıları hiç fark etmeyiz.
Onu ancak ustalar fark eder.
Usta içeri bir tane sineğin bile girmesine engel olur. Çünkü bedeni uyandırılmıştır. Onda Tanrısal bilinç hakimdir.
Alın çakrası: İki kaş arasındaki çakradır. En mühim enerji merkezimizdir, bazen onun çalıştığını çok güçlü biçimde hissedersiniz.
Alın çakrası çok mühim; çünkü beynin ön lobunu idare eder. Yaşam gerçekliğini ön lob sayesinde fark ederiz. Beynin ön lobu ne işe yarar diye uzadıya anlatmama gerek yok. Sizi sıkacağı için anlatmayacağım.
Yüzümüze, alnımıza ve özellikle iki kaş aramıza çok iyi bakmamız lazım. Yüze masaj çok iyi gelir.
Alın çakramıza dışarıdan çok enerji gelir, olumlu ya da olumsuz. Bazen başımıza aniden ağrının saplanması boşa değildir. Negatif enerji sebebiyledir.
Negatif bir enerji alın çakramıza sızarsa düşünceleniz bozulur, psikolojimiz bozulur.
Kötü enerjiler bilincimize alın çakrasından girmeye meyillidir; çünkü orası vücudumuzun enerji kapılarından biridir. Nasıl ki bir evin kapısı pencereleri varsa… alın çakrası da bedenimizin dış dünyayla ilişkimizi düzenleyen bir penceresidir.
Sürekli olarak kötü enerjilerle maruz kalırız.
Ne yapabiliriz bedenimize girmelerini engellemek için?
Daha sağlam insan olmaktan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Sürekli olarak çakralarımı temiz ve parlak tutmak için yoğun çaba harcarım.
Sigaranın alın çakrası ve diğer çakralar üstünde çok kötü bir etkisi olduğunu söylemem lazım. Ne yazık ki sigara kullanıyorum.
Sigara alın çakrasına ne yapar? Orada kara bir bulut örer, alın çakrasının sağlıklı çalışmasına zarar verir. Sigara DNA’ya zarar verir.
DNA’ya zarar veren çok şey var ve sürekli bunlara maruz kalırız.
Alın çakrasına saldırı olduğunda, kötü bir şey sinek gibi oradan içeri girdiğinde uykuya doyamayız mesela.
Yataktan kalkmak istemeyiz.
Depresyona gireriz.
Abuk subuk düşünceler kafamızda dönüp durur.
Kalbimizden uzaklaşırız.
Cinsel bağımlılıklar, saçmalıklar peşinden koşarız.
Kendinde bozukluk olduğunu nasıl anlarsın?
Kalbine göre yaşamıyorsan bir arıza vardır demektir sende.
Birçok insan, birçok kız saflıkla yaşar. Tertemiz ve kalplerine göre hareket ederler, alkol ve başka bağımlıklarla uğraşmazlar. Zihinleri de temizdir.
Böyle yaşam sitili iyidir.
Alın çakramıza kötü bir enerji sızdığında yoğun bir nefret duygusu duyarız. Sürekli bir şeyleri eleştirme, kabul edememe ve isyan duygusu. Mutsuzluk, hoşnutsuzluk, elimizdekileri taktir edememe, şükürsüzlük hali, bir şeylere çatma istedi, gizli ve sebepsiz huzursuzluk.
Ne yapıp edip kendimizi sakinleştirmeyi başarmalıyız.
Bu nasıl olur?
Gölgenle güreş yapar gibi.
Bunu hayal ediniz.
Durum ne olursa olsun biriyle kapışmamalıyız.
Kapışmamız gereken kişi kendimizdir.
Her seferinde kendimizle kapışa kapışa bir bilinçaltı programlaması yaparız.
Sık sık alın çakrasına masaj yaparım, sağ ve sol göz dibi.
Alın çakrasının sağlıklı çalışması sana bağlıdır.
İçeri nelerin girmesine izin veriyorsun?
Orayı çok iyi yönetmelisiniz.
Aniden gelen öfke ya da hüzün.
Bu kişiyi intihara götürür.
Birçok kişi ortada ciddi bir sebep yokken intihar eder ve ölür.
En son okuduğum 19 yaşında bir öğrenci.
Sırt çantasına taş doldurup denize atlamış.
Diğeri müezzin. Müezzin çalıştığı camide kendini asmış. Korkunç üzüldüm tabi.
Çok sıkı bir mücadele sergilememiz lazım.
Çok pis.
Çok azılı.
Bizin yere indirmek isteyen negatif enerjiler o kadar aşağılık ki.
Savaşmalıyız.
Niçin canımıza kıyalım?
Sağ elinin yumruğunu sıkın.
Ben onu sıktım az önce.
Gücümüz bir olsun diye.
Simon & Garfunkel : El Condor Pasa (1970)
Bu herif gibi.
Çok sık olarak sabah güneşine çıkmanızı tavsiye ederim.
Güneş enerjimize banyo yaptırır.
Güneş altında durmak enerji merkezlerimizi açar, temizler.
Bilinçli olarak yazıyı kısa tuttum, arkadaşlar.
Enerji merkezleri olayını nerden biliyorsun derseniz şöyle derim: İşim bu, uzmanlığım bu, yazarım; ama işim enerji uzmanlığı aslında, 24 saatim bununla geçer. Size bununla ilgili milyon laf söyleyebilirim, tecrübe efendim, tecrübedir!
Karanlık ormandaki geyiğin gözbebeklerinden selamlarla, efendim.
Karanlık ormandaki tek başına gezen kurtun sıcak nefesinden selamlarla, efendim.
İlkokulda en sevdiğim kız arkadaşlarımdan Ö’nün güzel bakışlarından selamlarla, efendim.
YOL UZUN.
SAKIN İNTİHAR EDEYİM DEME.
KAÇIRMAK İSTEMEYECEĞİN ÇOK ŞEY OLACAK!

İsa Kantarcı


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Daha gelişmiş bir ülke olmak için

  Şiirle başladım yazarlığa. Edebiyat dergilerinde şiirler yayınlattım. Sonra öyküler. Sonra roman yazmaya başladım. Hedef: Daha güzel ve nitelikli bir ülke. Adil bir ülke! Cezaevlerini masum insanlarla doldurmayan bir ülke.. İsa Kantarcı

KÖYLÜ… KIZ KEZBAN

  KÖYLÜ… KIZ KEZBAN     Sabahın erken saatleriydi, bölgede 3 gündür kar fırtınası vardı, yoğun rüzgarla kırbaç gibi yağan ince kar insana nefes aldırmıyor, her şeyi zora, ister istemez kanlı bir mücadeleye sokuyordu. Dağın yamacında 3 kişi kaplumbağa gibi ilerlemeye çalışıyordu, dizlerine kadar kara batmışlardı, bu üç adam elektrik onarım arıza ekibiydi, adamlardan biri çok öndeydi, yumuşak ve derin karda ilerlemekten nefes nefese kalmışlardı ve tamir çantası, ve boyunlarına asılı halatlar vardı, elektrikleri kesik olan köye ulaşmaya çalışıyorlardı. Ölüm tehlikesi altına çok zahmetli bir yürüyüşten sonra yamacın bir noktasında elektrik direkleri göründü, gri renkli dört ayaklı elektrik direkleri, Sibirya’daki evler gibi buz tutmuştu, saçaklar oluşmuştu, antik çağlardan bir kesit gibiydi, ya da buzul çağından. Yakında bakımsız; ama sert bir köpek, bir kadın ve bir adam göründü, ekibi bekleyen köylüler. Arıza olunca bu ekip kar fırtınasında bile, çığ altında kalma riskini göze

GENÇ KIZLARIN İÇ DÜNYASI VE DIŞARDAKİLER

  GENÇ KIZLARIN İÇ DÜNYASI VE DIŞARDAKİLER   Bir kadının yaşı ilerlemişse, artık işlerin hiç düzelmeyeceğini anlamışsa ya da anlamazdan gelmeye çalışıyorsa, ‘yine de bir umut vardır’a sığınmaya çalışıyorsa, birçok hayal kırıklığı biriktirmişse, anne de olamamışsa; bir şeye, bir varlığa sığınmak ister, kızı gibi göreceği bir varlığa… ve o kızı bulduğunsa akıl almaz bir dürtüyle, onu milyon kez doğurmuş gibi, onu doğurmak için yaşamın en güçlü şeytanlarıyla ve engelleriyle bir arenada savaşmışcasına o kızı sahiplenir, bağrına basar. O kutsal alfa ışığı, o mercek, o sihirli şeffaflıktan bakar adeta evrenin en karanlık yüzünü görür gibi, aydınlatır gibi heveslerle, tutkuyla… bu tutku birike birike dağlar olan hayal kırıklıklarını eritmeye başlar, annelik oyunu böyledir, bu akıl almaz içgüdü, kadının canı sıkan şeylerin ve başındaki belaların önemi yoktur, onu yaşatan bir aşkı, bağlantısı vardır hayatla, kozmik bir bağlantı. Ve bu genç kıza bakarken kendi genç kızlığını hatırlar, karşıs